11 Mayıs 2010 Salı

Zengin piçi Brokoli


Advertising Agency: Prolam Y&R, Santiago, Chile
Executive Creative Director: Tony Sarroca
Creative Director: Alvaro Becker
Art Directors: Cristian Costa, Andres Echeverria
Copywriter: Tomas Cisternas
Illustrators: La mano, Miguel Vergara, José Isla, Silvana Mercado
Account manager: Pablo Gacitua





Kürdanın çaresiz kalmasıyla ilgili nasıl bir kafayla bulunduğunu anlamadığımız "clean" illüstrasyonlu, ödül gayeli hoş ve bir türlü bu cümleyi bitiremediğim diş ipi çalışması. 



14 Aralık 2009 Pazartesi

Viralplog'dan aldığım bir yazı, "birebir alıntıdır"

%4+%4. Dön de PR bültenini ört!


Ne biçim başlık ki bu?

Şöyle ki 
Seth Godin'in blogundan haberini aldığım bir comScore araştırması beni güldürdü.

ABD’de reklam tıklamalarının %85’i internet kullanıcılarının %8’lik bölümünden geliyormuş. Bu %8'i de %4'lük sık kullanıcılar ve %4'lük ortalama kullanıcılar oluşturuyor. Amerikan internet kullanıcılarının %84'ü ise internet reklamı tıklamıyor.

Benzer bir araştırma Türkiye’de yapılsa sonuçlar çok da farklı olmaz herhalde. Üç aşağı, beş yukarı... Ya da bugün %85 değil de yarın %85..

Dolayısı ile oranları aynen korursak, Türkiye'de tıklanan bir reklam alanı/linki, %85 ihtimalle ortalama her internet reklamının ulaşabileceği %8’lik bir kitleye ulaşıyor.

Diğer %92’ye ulaşmak için ekstra taktik, bunun içindeki tıklama yapmayan %84'e ulaşmak için de bildiğin pazarlama stratejisi bilmek gerekiyor.... Sürpriiiz!

Etrafta “x tıka ulaştık” diye hava atan "webci"lerin hepsi aslında aynı ve herkesin erişebileceği insanlara erişmiş durumda, bir hata yapmadıysan o x’e zaten ulaşır olman gerekiyor demek ki.

Türkiye’de MSN verilerine göre bu %85’i getiren x ne olmalı biliyor musunuz?

2 milyonun üzerinde (tahmini 2120 k)

Bir dijital kampanya zaten “vasat” olmak için bile bu erişimi sağlamalı.
Dolayısı ile Türkiye’de şimdiye kadar vasat kampanyalar bile parmakla sayılabilir durumda.... Eğer "nicelik odaklı" düşünürsek durum bu!

Ben kendi adıma, asla o x'leri başarı olarak görenlerden ve etkilenenlerden değilim, yapı itibarı ile nitelik odaklıyım. Bazen x'in onda birine erişmek çok daha yüksek karlılık sağlayabilir. Ama benim için bile burada tehlikeli bir yan var. Çok az marka dijital pazarlama başarısı için sadece ve sadece yüksek internet tüketimi olan (techno savvies) kitlesini hedefler. Ancak rakamlar bize 2 milyonu aşmadıkça zaten her şeyi tüketen bu kitle dışına ulaşmış olmayacağını, en iyi ihtimalle tıkların %15'inin sıradan insanlara ulaşacağını gösteriyor.

Dolayısı ile hepimizin oturup biraz daha farklı dijital iletişim yolları geliştirmemiz gerektiğini gösteriyor. Mesela satın alınmış medya alanları(bought media)yerine daha fazla sahip olunan (owned media) ya da kazanılan (earned/social media) üzerine araştırma yapmakta fayda var.

De mi ya...

bir fotoğraf ve umut

aşkın, nefretin, reklamcılığn, arkadaşlığın, şarkıların, yalnızlığın, egonun, annemin-babamın, küfürün, kilonun, kürdün, stresin, egonun, pişmalığın, aşkın a.q mun umudu

30 Kasım 2009 Pazartesi

Jr. Reklam Yazarı

GREY 2010



THY
Koç.Net
Kalbim
Samsung
Outlet
Greenpeace

6 Kasım 2009 Cuma

8 690520 019907

içtiğim biranın içine ipince, upuzun saçlı bir kız katıp, sarhoş olmak isterdim. o kıza ulaşamamak beni sarhoş etmeliydi.

bira dudaklarımdan, mideme doğru akarken o kızı düşünmeliydim. hayalleri, umutları kurup o kızla bir ömür yaşayıp son yudumda gerçeği anlamalıydm.

elimdeki birayı klişe bir ekşi yüz ifadesiyle çalışma masama bırakıp. olmayan bir kızı düşündüğüm için mutsuz olmalıydım.

çok çalışmam lazım çok

Daha çok yolum var. Bu klişe cümle ile daha çok yolum olduğunu anlatmak bile, söylediğim şeyi doğruluyor.

28 Şubat 2009 Cumartesi

Mezar (blog) ziyareti

Soğuk; çok soğuk. Parmakların duvara değdiğinde acımaya başlıyor. Burnun kıpkırmızı. Gözlerin kısık. Üstünde en kalını, en sıcak tutanları var. İliklerinde hissediyorsun soğu; mantığın kendisini kullanıyor bir çözüm için, sıcak bir kaçış için.

Bazı sesler var. Birileri konuşuyor, birbirine değen zincir sesleri ve tiz çınlayan bir ses var sürekli. Sadece dikkat ettiğinde seni rahatsız ediyor. Kimin konuştuğunu anlayamıyorsun, aynı gece aynaya uzun uzun baktığında çıkan akıl dışıların (“cin” her neyse o vs… ) ne olduğunu bilmemen gibi. Bir korku var. Uykuya dalmadan önce yatağın soğunu hissediyorsun, bu irite seni rahatsız etmiyor.

Soğuk diye bağırasın geliyor. Ya da kısık sesle söylenmek gibi.

(Doğu yazdıklarıma gülüyor…)

Hiçbir kelime sana bunu yaşatmıyor. Etkilenmiyor yalnızlığın. Hareketlerin bir iz gibi kalıyor bu soğukta. Bir şarkının notaları sanki. Bir >gizem<>

Donuyorum artık, düşüncelerim yazılarda donuyor. Kangren olmuş parmaklarım yazamıyor.

Kesilsin, koparılsın vücudumdan. Onlar ki bana verilen kelimelerle seni sorguladı.

(Bu blog ölümden sonraki hayat )

Çok soğuk:

Titriyorum…

Aynı ayrılıklarda olduğu gibi…

Son olarak bir mezar hayal et, soğuk; çok soğuk bir hava. Bir rüya gibi bu, mezara bakıyorsun tam göremiyorsun ama yanında bir kaç kişi daha var. Çok soğuk. Başını kaldırmaya gücün yok. Rahatsızsın burada olmaktan. Ellerin önünde birleşmiş. Mezar taşını göremiyorsun ama doğru yerdesin. Yanındakileri tanımıyorsun. Neden şimdi “buradasın” onu da bilmiyorsun. Çok soğuk toprak. Bu yazılar. Tenine batıyor okumak. Dua da edemiyorsan bana. Sadece okuyorsun. “yazdıklarımı”

(şu anda dinlemek istediğin şarkı )

(imge) sen, sen, sen, sen, sen, sen, s-en !

(interpasif-sebep) ...... ikinci bir sebep